Güncel
Giriş Tarihi : 27-04-2021 15:13

Kılıçdaroğlu'ndan çok sert 'soykırım' tepkisi: Erdoğan'dan 'miyav' sesi geldi

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ABD Başkanı Biden'ın 'soykırım' ifadelerine karşılık Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tavrını eleştirerek, "Erdoğan konuştu, bırakın aslanı kedi gibi bir miyavlama sesi geldi" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu'ndan çok sert 'soykırım' tepkisi: Erdoğan'dan 'miyav' sesi geldi

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Türkiye tarihi günler yaşıyor. Her bir vatandaşımızın tek tek sorumluluğu var. 

Bu ülkede beraber ve birlikte yaşamak istiyoruz. Bu ülkenin üzerine düşecek hiçbir gölgeyi kabul etmiyoruz. Emperyal güçlerin bakışını, gölge düşürmesini asla kabul etmiyoruz. 

Vatandaşlara sorumluluk duygusunu hatırlatırken bu ilkelerden yola çıkmak zorundayız. 

20-26 Nisan tarihlerinde 847 bin 164 haneye belediye başkanlarımız ayni yardım yaptılar. 221 bin 508 haneye nakdi yardım yaptılar. 

Bizim Cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş bir şey oldu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ucuz ekmeği var. Ekmek büfesi koyuyor Ümraniye'ye. Vatandaşlar daha ucuz ekmek alsınlar diye. Hiç görülmemiş bir tabloyla karşı karşıya kalıyoruz. "Vay efendim burada ucuz ekmek satamazsınız..." Türkiye böyle bir tabloyla karşılaşmamıştır. Hayretler içindeyim. Ya senin sevinmen lazım, yer tahsis etmen lazım. Engel oluyorlar. Bir dilim ekmeğe savaş açtılar bunlar, akıl alacak şey mi?

Şimdi bir sosyal programı Erdoğan'ın açıklamasını bekliyoruz. Fakire, fukaraya dışarı çıkma evinde otur dedin. Güzel, haklısın ama o insanların beslenmeye, yaşamaya ihtiyacı var. 

Erdoğan nihayet dediğimi yaptı, turizmcileri çağırdı. Kısa çalışma ödeneğinin süresini de uzattı. Doğruya teşekkür etmek de benim görevimdir. Doğrunun her zaman yanında ve arkasındayız. Yanlış olduğu zaman da eleştiririz. 

BIDEN TEPKİSİ

22 Nisan'da bu işin siyasetçilerin değil tarihçilerin görevi olması gerektiğini anlattım. Parti sözcümüz aynı şekilde bizim söylediklerimize vurgu yaptı. Biden açıklama yaptı ve soykırım sözcüğünü iki kez kullandı. Öncelikle şunu ifade edeyim, bu Türkiye açısından büyük bir talihsizlik. Bugüne kadar pek çok iktidar geldi, gitti. Ama hiçbir Amerikan başkanı 1915 olaylarını soykırım olarak tanımlamadı. 

1915 olayları acıdır, gerekirse incelenmelidir. Bunu politikacılar değil tarihçiler yapmalı. Türkiye bu konuda her zaman hazır olduğunu ifade etti. Arşivlerimizi açıyoruz, tarihçiler gelsin baksınlar dedi. 

Kini ve öfkeyi siyaset malzemesi yaptığınız takdirde gelecek kuşaklara kini ve öfkeyi taşırsınız. 

19 Mayıs 1985 tarihinde New York Times ve Washington Post gazeteleri görülseydi ve o gazeteler Biden'ın önüne konulsaydı belki bu açıklama hiç olmayacaktı. Amerikan'ın ve dünyanın önemli tarihçileri 1915 olaylarının soykırım olarak görülmeyeceğini ilan ediyorlardı bütün dünyaya. 

Beceriksiz bir yönetimin Türkiye'yi getirdiği noktadır bu. Erdoğan tam 3 gün sustu. Erdoğan'ın trolleri "Ey Kılıçdaroğlu ne diyeceksin" diye sosyal medyada bekliyorlardı. Erdoğan bir dünya lideri, Erdoğan bir aslan. Erdoğan bir kükreyecek ki herkes duyacak bu kükremeyi... Erdoğan konuştu, bırakın aslanı kedi gibi bir miyavlama sesi geldi. 

Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmaktan aciz olan bir kişiyle karşı karşıyayız... "Acaba biraz sert konuşursam başıma bir şeyler gelir mi?.."

Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. 

Türkiye'nin kuruluşundan bu yana 1915 olaylarını Amerika'daki hiçbir başkan soykırım olarak tanımlamazken neden şimdi tanımladı. Bu soru önemli. Asıl sorulması gereken soru bu. Biden'a kızmanın bir alemi yok. O kendi iç politikasının gereğini yapıyor. 

Erdoğan'ın şahsım hükümeti. Yani diyor ki, "ben Türkiye Cumhuriyeti devletini aile şirketi şeklinde yöneteceğim" öyle de yapıyor. Şahsıma aittir bu devlet diyor. 83 milyonu yok sayıyor. Kendi partileri de dahil partileri yok sayıyor.  Eski milletvekilleri, rüşvetçilerin tamamını getirdi büyükelçi yaptı. Rüşvetçiden büyükelçi olur mu? Bu kişiyi siz başka bir ülkeye gönderiyorsunuz. Arabasında Türkiye Cumhuriyeti'nin bayrağı var. Çifte vatandaşlığa sahip olanlar bile büyükelçi olarak atandı. Kim Dışişleri Bakanı Türkiye'de? Mevlüt Çavuşoğlu mu? Zurnanın son deliği. Hulusi Akar mı? İbrahim Kalın mı? Fahrettin Altun mu? Pergoleci Fahrettin. Bunların tamamı konuşuyor, her kafadan bir ses çıkıyor. Bakanlığın bürokrasini konuşturmuyorlar. Türkiye'nin bu denli itibar kaybına uğramasının temelinde ülkenin yönetilmemesi geliyor. Akılla yönetilmiyor Türkiye. 

AB'YE ÜYELİK ÇIKMAZI

Avrupa Birliği'ne tam üye olacağız, demokrasimiz gelişecek, özgürlüğümüz gelişecek, yargı bağımsız olacak ve biz tüm mazlum milletlere örnek olacaktık. Müslüman bir ülke, insan hakları, yasama, yürütme, güçler ayrılığı. Bunların hepsi olacaktı bizim ülkemizde. Şimdi? Totaliter bir ülke anılıyor Türkiye. Öyle bir noktaya geldik ki; yabancı bir devletin başkanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir numaralı koltuğunda oturan adama "aptal olma" diyor. Tık yok. Buna en büyük desteği veren kim? Sözde milliyetçi geçinen Bahçeli'dir. Nasıl olur bu ya? İtiraz etmesi lazım. Türkiye Cumhuriyeti Devletini aşağılayamazsın demesi lazım. Bir de gidip Trump'ın seçim kampanyasına destek verdiler.

Askerimizin başına çuval geçirdiler. Nota vereceksiniz mi diyorlar ne notası müzik notası mı diyor. Reza Zarrab için iki kez nota verdin. Bütün sırlarını biliyor diye. Rüşvet yemeyeceksin, almayacaksın kardeşim. Fakir fukaranın parasını almayacaksın, alırsan böyle burnundan fitil fitil getirirler. 

TOPLATILAN '128 MİLYAR DOLAR' AFİŞLERİ

Biz bir pankart astık. Bütün il ve ilçelere. "128 milyar dolar nerede?" diye. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Merkez Bankası kasasında kendisine ait bir doları bile yok. Onun için soruyoruz. 128 milyar doları kime verdiniz? Eğer bir ülkenin kasasında kendisine ait bir dolar dahi yoksa, bunu sadece ben görmüyorum bütün dünya görüyor.

128 milyar dolarını birilerine vererek, yok ederek Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığını tehlikeye attınız. 4 milyar 163 milyon dolar. 2009'da Merkez Bankası bunu satmış. Yolsuzlukları araştırma komisyonu kuruldu. AKP ilk iktidar olmuştu. Yolsuzlukların üstüne gideceklerdi. Bende o komisyonun Cumhuriyet Halk Partisi adına üyesiydim. 

Ve Erdoğan 2010 yılı bütçesi görüşülürken satılan 4 milyar dolarla ilgili diyor ki; "O gece en fazla alım yapan 9 bankanın satın aldığı döviz miktarı 4 milyar 163 milyon dolardır ve bir gün sonra bu bankaların karı kur arttığı için 1 katrilyon 635 trilyon liraya çıktı, bunun hesabını soracağım diyor" 4 milyarın hesabını soruyor. 128 milyar dolar nereye gitti?

AdminAdmin