Bölgemiz
Giriş Tarihi : 01-08-2019 00:59

FETÖ İLE SÖZDE MÜCADELE EDEN ÜNİVERSİTELERDEN REKTÖR MANZARALARI!..

İki farklı üniversiteden, belgeleriyle örnekler vererek, FETÖ mücadelesi konusunda üniversitelerin ne kadar vahim bir durumda olduğunu kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.

FETÖ İLE SÖZDE MÜCADELE EDEN ÜNİVERSİTELERDEN REKTÖR MANZARALARI!..

Üniversiteler ve  YÖK Başkanlığında,  FETÖ yapılanması ile mücadelede bir arpa boyu yol alınamadığını ve bu konudaki niyet yoksunluğu olması;  FETÖ mağduru akademik personelin mağduriyetlerine mağduriyet katmaktadır.

İLK ÖRNEĞİMİZ; GAZİ ÜNİVERSİTESİ’NDEN 

DipDalga.com’a gönderilen belge ve bilgiler; üniversitelerin FETÖ mücadelesinde ne derece vahim durumda olduğunu göstermesi açısından çok önemli.

CHP Milletvekili Nihat Yeşil, Üniversitelerdeki ve YÖK Başkanlığında, FETÖ ile mücadelenin savsaklandığına dair Meclise bir soru önergesi vermişti. YÖK önergeyi Gazi üniversitesi Rektörü İbrahim Uslan’a cevaplaması için gönderdi. Bundan sonraki gelişmeler çok vahim..

Soru önergesine cevap verilmedi!..

DipDalga.com’a iletilen bilgiye göre; soru önergesine cevap verilmediği gibi; Rektörlüğün yanıltıcı bilgi vermelerini istediği avukatlardan bu isteği kabul etmeyenlerin işine son verildi.

Bahse konu avukatın yazdığı resmi yazıları ibreti alem için yayınlıyoruz:

        

Cevap verilemeyen  soru önergesinde aşağıdaki hususlara değinmişti.

1. YÖK Başkanı Saraç’ın Rektörlere talimatı ve ilgili KHK’lar gereği; Gazi Üniversitesi Rektörü tarafından ihraç edilen kaç cemaat zanlısı hakkında, eş zamanlı olarak re ‘sen savcılıklara da suç duyurusunda bulunulmuştur?

2. Kaç adet personele “gri personel” kategorisinde işlem yapılarak idarecilik görevlerinden el çektirildi?

3. FETÖ ve iltisaklılar kapsamında bazı akademik personelin soruşturma evraklarında bilerek, alenen usul (şekil) yanlışları yapıldığı ve idare mahkemelerine dosyaların bu şekilde gönderileceği ve esastan kapsamlı sorulara ve şikâyetçi ifadelerine yer verilmediği iddiası doğru mudur?

4. Doğru ise, bu idari soruşturma işlemlerini düzeltmek amaçlı hukuk müşavirliğinin bir çalışması var mı?

5. Gazi üniversiteli (cemaatin bizzat mağdur ettiği) öğretim elemanları ile ilgili olarak; Yeni rektörün, 15 Temmuz öncesi idari işlemler ile ilgili bir çalışma başlatmadığı ve FETÖ mağduru davacıların kazandığı geçmiş tüm idari davaları temyize götürerek sahiplenildiği ve personelin mağduriyetlerinin devam ettirildiği iddiası doğru mudur?

6. 15 Temmuz sonrası atanan Yeni rektör; Cemaatçilikten Sincan ceza evinde halen tutuklu olan eski Rektörün,  geçmişte rektör yardımcılığını yapmış mıdır ?

İKİNCİ ÖRNEĞİMİZ; TOKAT ÜNİVERSİTESİ

TOKAT Üniversitesinde FETÖ ile mücadele edenle “mücadele etme” becerisi :

Bir diğer örnek ise; Tokat Üniversitesinden.

Rektör’ün hukuk akrobasileri ve çelişkili ifadeleri açıkça anlaşılıyor.

Nezaket diliyle çelişki diyoruz, 180 derece dönüş dersek de isabetli olur.

Birinci davanın konusu şöyle:

15 Temmuzdan önce Tokat İdare Mahkemesi’nde görülen dava (E:2015/598), Rektörlüğün soruşturmayı gerekli görmediği işlemin iptali istemiyle açılmış. Özetle, davacı akademisyen üniversitedeki paralel yapılanmayı ihbar ettiğini, ardından imzasız mektupla tehdit edildiğini, YÖK Başkanlığı’na gönderdiği dilekçenin, ihbar ettiği şahısa rektörlükte okutulduğunu, bu eylemin tehditle bağlantılı olduğunu, fakat rektörlükçe örtbas edildiğini iddia ederek dava açar. Nitekim, ihbar dilekçesini okuyan profesör, sonradan FETÖ yöneticisi çıkıp, 10 yıl 6 ay hapis cezası alır.

Rektörlük mahkemeye savunmasında, FETÖ imamının ihbar dilekçesini rektörlükte okumasının hukuka uygunluğunu kelimesi, kelimesine şu ifadelerle savunur (08.12.2015-15584):

“…yapılan incelemede kendisine isnat edilen suç nedeniyle bilgilendirme hakkı gereği öğrendiği (kişinin savunma hakkını kullanabilmesi için suç oluşturan fiilin ne olduğunun ve sınırlarının (yer, zaman, oluş biçimi vs) ilgiliye bildirilmesi gerekir). Kişi öğrenmiş olduğu hususu da bir başkasına bildirebilir.

Üç yıl sonra görülen 2. davanın konusu ise şöyle:

Paralel yapıyı ihbar eden akademisyen, art, arda defalarca soruşturma geçirir. Bu soruşturmalardan birinde, Dekan Yardımcısı’na “hakaret ettiği” iddia edilip savunması istenir. Ancak savunmasının istendiği yazıda hakaretin ne olduğu, nerede, nasıl edildiğine dair bilginin bulunmaması sebebiyle akademisyen kendini savunamaz. Zira kanunda “Verilmeyen bilgi ve belgelere dayanılarak ileri sürülen savunmaya göre karar verilemeyeceği” açıkça ifade edilmiştir. Bir ay sonra hakaretin sübut bulduğu ve ceza soruşturmasının başlatıldığı bildirilir. Danıştay 1. Dairesi, savunma alınmadan başlatılan ceza soruşturmasını iptal eder. İncelemeyi YÖK Başkanlığı’nın tekrar yapmasına karar verir.

Hakaret etmemesine rağmen, hakaret iddiasının nasıl sübut bulduğunu anlayamayan akademisyen, inceleme dosyasını talep eder, rektörlük hiçbir belgeyi vermeyeceğini bildirir. Akademisyen, bilgi edinme hakkının engellendiği iddiası ile dava açarak (E:2018/413), mahkemeye; “ne ile suçlandığını anlayamadığını, hakaret iddiasına dair kendisine bilgi verilmediğini, bu sebeple kendisini savunamadığını, bilgi vermemenin hem kanuna, hem de vicdana aykırı olduğunu, yalnızca dosyadaki belgelerin birer kopyasını talep ettiğini, kanıtları silmesi veya tahrif etmesinin mümkün olmadığını,” beyan eder.

Üç yıl önceki davada mahkemeye “savunma hakkının kullanılabilmesi için suçlananın bilgilendirilmesi gerektiğini” savunan Rektörlük bu kez (12.09.2018-E.13523) mahkemeye:

Bilgi Edinme Hakkı Kanunundaki, “kişilerin özel hayatına haksız müdahale“, “görevlilerin hayatını ya da güvenliğini tehlikeye sokacak bilgi“, “soruşturmanın güvenliğinin tehlikeye girmesi“, “gizli kalması gereken bilginin açığa çıkması” gibi bir çok maddeyi gerekçe göstererek, hiçbir belge vermemesinin hukuka uygun olduğunu savunur. Halbuki, akademisyenin neyle suçlandığını öğrenmesinin; bu maddeler ile ilişkilendirilmesi mümkün değildir.

Her iki dava da davacının lehine sonuçlanır. Mahkeme, hakaret iddiasına ilişkin dosyanın davacı akademisyene verilmesi gerektiğine hükmeder. Dosyayı vermeyen rektör görev süresini tamamlayıp kurumdan ayrılır. Ancak rektör değişmesine rağmen, işlemin yönü değişmez. Yeni atanan rektör de dosyayı vermek yerine, yargı kararının kaldırılması için istinaf başvurusunda bulunur.

Sonuç olarak Rektörlük, bilgi edinme hakkına dair hukuki ilkelerini ve tasarrufunun yönünü, bilginin verileceği akademisyene göre değiştirmiştir.

Terör örgütü imamı akademisyenin, ihbar dilekçesini rektörlükte okumasını, “hakhukukun gereği” olarak yorumlarken; FETÖ’yü ihbar eden akademisyenin kendini savunabilmek için belge talebini ise “hukuka aykırı” diyerek, red etmiştir.!!!

İşte belgeler:

   

 

 

DipDalga.com

AdminAdmin