Üniversite
Giriş Tarihi : 04-03-2018 08:00

ÜNİVERSİTELERDEKİ OLAYLAR, KAYNAR KAZAN GİBİ!!!

Yeni Akit Gazetesi yazarı Nurettin VEREN üniversiteler ile ilgili önemli bir köşe yazısı kaleme almıştır. İŞTE O YAZI...

ÜNİVERSİTELERDEKİ OLAYLAR, KAYNAR KAZAN GİBİ!!!

Bana ulaşan pek çok dosyada, üniversitelerde rektör, genel sekreter, personel, daire başkanı, dekan, müdür konumundaki FETÖ iltisaklı kriptoların hâlâ görevlerine devam ettiği, bunların kendilerinden olmayanları görevden uzaklaştırmak için zulme dönüşen mobbing (yıldırma eylemleri) uyguladığı yer almaktadır. Farklı üniversitelerde aynı yöntem ve taktiklerin uygulanması ise,örgüt talimatı ile ortak hareket edildiğinin açık bir işaretidir. 

Örgütün uyguladığı taktikler ise; öğretim elemanlarının ve idari personelin makamını alarak, alt seviyede bir göreve atamak, sürgün etmek, boş oturtmak, arka arkayauydurma disiplin cezaları açarak avukat, mahkeme masrafları ile ekonomik olarak çökertmektir. Öyle ki soruşturma sayısı 50`ye ulaşanlar bile var.  Çevresinden izole edilmesi sağlanarak sorunlu olduğuna dair algı oluşturmak, nihayetinde de işine hatta memuriyetine son verilmektedir. 

Bazı üniversitelerde iş fiziksel saldırıya dönüşmüş, kampüs içinde araçlar ile mağdurun üzerine sürmeye, kapı altlarından atılan tehdit yazılarına kadar varmıştır. Öte yandan; disiplin soruşturmaları ile cebelleşen akademisyenin doçent, prof. olmasının da önü kesilmektedir.  

Disiplin cezalarında kullanılan yöntemler; örgütün Ergenekon kumpaslarında olduğu gibi iftira dilekçeleri vermek ve verdirmek, geriye yönelik sahte evrak, yalancı tanık, tanıkların gizlenmesi, kamera kayıtlarının silinmesidir. 

Disiplin soruşturmasında ise; görevlendirilen soruşturmacıların ya örgüt bağlantılı, ya da örgüt tarafından verilen talimatlara uyduğunda, haketmediği makam ve mevkiler verilerek ödüllendirilmesi dikkat çekicidir. Tüm bu insanlık dışı işlemlerinde üniversite içinde farklı birimlerdeki, hatta diğer kamu kurumlardaki örgüt elemanları ile tam bir organize iş birliği içinde çalışmaktadırlar.    

Mağdurların diğer ortak yanı ise;kurumdaki yağmalamaya, yolsuzluk ve usulsüzlüğe göz yummamalarıdır. Şikâyetleri YÖK`e iletmelerine rağmen ya yokmuş gibi davranılmakta ya da izaha muhtaç cevaplarla şikâyet edileni koruma yoluna gidilmektedir.     

Bana ulaşan bilgiler arasında, mağdurların hak arama mücadelesinde yaptıkları suç duyurularına doğrudan işlem yapılması gereken durumlarda dahi, adli makamlarda işlem yapılmak yerine ilgisiz kurumlara gönderilerek sürüncemede bırakılmakta, ancak mağdurlar hakkında ise hızlıca işlem yapılarak yıldırılmaktadır.

Cumhurbaşkanının herkesin elini taşın altına koyarak, FETÖ’ye karşı ihbar ve suç duyuruları yapması yönündeki çağrısı ile, FETÖ kapsamında sahip olduğu bilgi ve belgeleri yetkili mercilere iletilmesi durumunda ise, savcılar ve hakimler vasıtasıyla şikayet edenler hakkında iftira davaları açılmaktadır. 

FETÖ iltisaklı olduğu delillendirilen üniversite personeline ve Gezi Parkı eylemlerine katılması için öğrencileri yönlendiren öğretim görevlileri, akademisyen ve yöneticilere işlem yapılmamaktadır. 

Hâlâ kripto FETÖ’cü hakim ve savcılar görevde midir? 

Yoksa amaç korku oluşturarak, FETÖ ile mücadelenin önünü kesmek midir? 

Örgüt kendinden olmayanların doçent, prof. unvanlarını almalarını engellemek için konferans, proje gibi her türlü akademik faaliyetlerini engellerken, örgüt elemanlarını ise hızlıca üst unvan ve mevkilere taşımak için her türlü usulsüzlüğü uygulamaktadır. 

Öğretim görevlisi yasa gereği bulunduğu il dışında bir üniversitede lisansüstü eğitim yapamazken, yurt dışında doktora yapan ve bu vasıtayla sürekli yurt dışına giden öğretim görevlileri hâlâ iş başındadır.  

Bir üniversitede yardımcı doçent olarak görev yapan akademisyenin, ByLock programının server binasının bulunduğu Litvanya’da, aynı anda lisans eğitimi de yapması, darbe girişiminden sonra, FETÖ itirafçısı tarafından savcılık ifadesinde örgüt elemanı olduğunun söylenmesi tesadüf değildir. İlginçtir ki; bu akademisyen hala doçent olarak görevindedir. Örgütün para transferi işini “KURYE” aracılığıyla yapıyor olması, unutulmamalıdır.

Mağdurların ortak bir seslenişi var; tüm kurumlara eleman yetiştiren üniversitelerde, FETÖ daha da güçleniyor. Örgütün esas hedefi, vatanperver akademi camiasında mücadele eden hocaları bitirmek, baskılarla sindirmek ve görevlerini bıraktırmaktır.

Bu arada; YÖK bütün bu olup bitenlere ve yapılan müracaatlara sadece seyirci kalmakta, sümen altı edip 2 yıl, 3 yıl gibi süreler ile hukuk bürolarında bekletmektedir. 

YÖK’te bekletilmekte olan dosyaların, YÖK’ün dışında Devlet Denetleme Kurumu veya ombudsmanlık tarafından acilen el konularak, incelenmesi bütün mağdur üniversite mensuplarının beklentisidir.

Kaynak: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/nurettin-veren/universitelerdeki-olaylar-kaynar-kazan-gibi-23255.html

Yeni Akit Yazarı Nurettin Veren'in 2018-02-22 tarihli yazısı ise;

Dehşete düşürecek skandal FETÖ belgeleri

15 Temmuz darbe girişiminden sonra üniversitelerde gerçek bir FETÖ temizliği yapılmamış, YÖK tarafından göstermelik olarak kısa bir süre için 1577 dekanın görevi askıya alınmış akabinde ise şüpheli bir eleme ile çoğu iade edilmiştir. Üniversitede üst düzey yönetim kadrolarına ve Rektörlerine dokunulmamıştır. 

Halbuki geçen haftada üniversiteler ve YÖK ile ilgili yazımızda belirttiğimiz gibiÜniversitelere girip asistan, doktor, doçent ve profesör olma talimatı ise, 1980’li yıllarda FETÖ tarafından örgütün tüm elemanlarına verilmişti. Örgütün yetiştirdiği ilk elemanlar, üniversitelerde yoğunlaştı ve oralar bir bir ele geçirildi ve her bir üniversite sessiz ve sinsice işgal edilmeye başlandı.

Açıkçası buralarda altyapısı kurulmuş olan örgüt, hayalet askerler halinde yetiştirdiği elemanlarını, yukarıda zikrettiğimiz kamu kurumlarına sinsice yerleştirdi. Dolayısı ile en derin ve ilk yapılacak operasyonlar ve ayıklamalar, üniversiteler ve YÖK olmalıydı. FETÖ bataklığının merkezi yurtiçi ve yurtdışı FETÖ üniversiteleri hâlâ en önemli tehlike olarak faaliyetlerine devam etmektedir.

Yüzlerce FETÖ yapılanmasını dosyaları ile birlikte, bize ulaştıran profesör hocalar, dekanlar, öğretim üyeleri vardır. Dosyaları ve isimleri bize ulaşmıştır. Geçen haftaki yazımda bunu belirtmiştim.

Her üniversitedeki vatanperver ve FETÖ karşıtı mücadele veren hocalarımızın FETÖ kumpasıyla, nasıl mücadele ettiklerinin örneklerini, sayın Cumhurbaşkanımıza iletmekten başka bir yol bulunamamıştır. Bu şikayetlerin, faciaların ve şok edici suiistimallerin, yolsuzlukların duyulmaması için Cumhurbaşkanımızın önü kesilmekte, yüzlerce öğretim üyesinin randevu talebi ulaştırılmamaktadır. Bilakis itibarsızlaştırarak ve iftiralarla karalanarak, önleri kesilmektedir.

Köşemden bunlara tercüman olmak üzere değişik üniversitelerden, mağdurların kısaca ızdıraplarını ve hikayelerini duyurmaya çalışacağım. 

Giresun Üniversitesi Rektörlüğüne “C.C”nin atanmasından sonra, FETÖ benzeri kumpaslarla, yaklaşık 200’e yakın soruşturma başlatılarak, kişilere adeta zulüm edilmekte, sindirilmeye, görevden el çektirmeye ve üniversiteden ayrılmaya zorlanmaktadırlar. Soruşturmalarda kanunun emrettiği zamanaşımı sürelerine uyulmamakta, kişilerin ifadelerine başvurmadan cezalar verilmektedir. 

YÖK’e yapılan şikayetlerin idarece öğrenilmesi üzerine, kişiler hakkında soruşturma başlatılmakta, müfettişlerce yapılan soruşturmalarda verilen ifadelerdeki cümlelerin hakaret içerdiği gerekçe gösterilerek, tekrar soruşturma başlatılmaktadır. Soruşturmalar sonunda, Aylıktan Kesme ve Kademe İlerlemesinin durdurulması gibi üst sınırdan cezalar verilmektedir. Bu kısır döngü sürekli tekrarlanarak devam ettirilmekte, şikayet eden mağdur hocalar canından bezdirilerek mobbing uygulamalar ve tehditlerle görevlerinden ayrılmaya zorlanmaktadırlar. 

Boşalan kadrolara FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı olanlar yerleştirilmektedir.

Rektör Yardımcıları ve Danışmanlarına geçmişe yönelik işlemlerle ilgili tutanaklar hazırlattırılarak soruşturmalar başlatılmakta, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilen konularda dahi soruşturmalar açılmakta, önce soruşturma başlatıp, ardından soruşturmaya delil üretmek adına tutanaklar hazırlanmaktadır. 

Aynı konuda başlatılan bir soruşturmada bazı personellere ceza verilirken, FETÖ’cü olanlara ise her hangi bir ceza verilmemekte, haklarında üniversite ile ilişkilerinin kesilmesi kararı verilen FETÖ iltisaklı öğrenciler hakkındaki karar usul hataları bahane edilerek, Üniversite Disiplin Kurulunda bozulmaktadır. Bir kişiye 20’nin üzerinde soruşturma başlatılabilmekte, soruşturmalarda müfettişler ve Disiplin Kurullarında Üye olarak, haklarında FETÖ iddiaları bulunan; 

Alenen Cumhurbaşkanına ve AK Parti’ye hakaret eden, “Ü.B”, “U.K” ve “Ş.A.D” isimli şahıslar görevlendirilmektedir. 

Giresun Üniversitesi FETÖ İnceleme Komisyonunda haklarında, FETÖ iddiaları olan ve inceleme başlatılan kişiler görevlendirilerek, FETÖ ile mücadele sulandırılmaktadır. 13 B-4 maddesi zulüm aracı olarak kullanılarak, personeller sürgün edilmekte, bunları yetkili mercilere ileten öğretim üyelerine ise, 18 aydır kadroları verilmemektedir.

En önemlisi ise; Üniversite Yönetimini Cumhurbaşkanımıza ve AK Parti’ye alenen hakaret eden, adeta FETÖ’nün avukatlığına soyunan, çocukları KHK ile kapatıldığı güne kadar, FETÖ okullarında eğitim alan, Bank Asya’da hesabı bulunan, eşleri KHK ile meslekten ihraç edilen ve haklarında lüzum-u muhakeme kararı verilen kişilerden oluşturulmuştur.

Örnek verecek olursak;

17/25 Aralık 2013 sürecinden sonra, 4 Ekim 2014 tarihinde kişisel twitter hesabından, CHA’nın haberini paylaşan “E.S” Dekan,

FETÖ tutuklusu Halil İbrahim BAHAR’ın Rektör Danışmanlığı görevlerinde bulunan “Ü.B” ve “S.T” AÖF Koordinatörü, Üniversite Yönetim Kurulu Üyesi, BAP Komisyon Üyesi ve Meslek Yüksekokul Müdürü,

17/25 Aralık 2013 sürecinden KHK ile kapatıldığı güne kadar çocukları FETÖ okullarında eğitim alan, eşi İcra Müdür Yardımcısı olan ve KHK ile meslekten ihraç edilen “G.S” Hastane Müdür Yardımcısı,

17/25 Aralık 2013 sürecinden KHK ile kapatıldığı güne kadar çocukları FETÖ okullarında eğitim alan “S.D”, “R.S”, “Ş.A” ve “İ.K” Dekan, Müdür, Genel Sekreter ve Genel Sekreter Yardımcısı, 

YÖK tarafından haklarında lüzumu muhakeme kararı verilen “A.Y.T”, “M.T” ve “B.E” Dekan ve Yüksek Okul Müdürü yapılmışlardır. 

Daha vahim olanı ise YÖK Başkanlığına bildirilmiş olan bu hususların, tamamından YÖK’ün haberdar olmasına rağmen, söz konusu BİRÇOK ÜNİVERSİTELERDE HÂLÂ, şahısların birçoğu görevlerini sürdürmektedirler. 

Fakat unutulmamalıdır ki; Ülkemiz 15 Temmuz’da Cumhurbaşkanımızın liderliği ve necip milletimiz sayesinde FETÖ’nün işgalinden kurtulmuştur. Bu durum ortadayken, söz konusu şahısları korumak açıkça vatana ihanettir. Bu nedenle Cumhurbaşkanımızı ve Başbakanımızı haberdar ediyoruz. 

Bu açıklamalarını ve ellerinde belgeleri bulunan mağdur öğretim üyelerini, Cumhuriyet Savcılarımız tarafından incelemeye davet ediyoruz.

AdminAdmin